Cape Town’ın Dünyanın En İyi Şehri Olduğuna Dair 5 Neden
Hayattaki en zevkli, kolay ulaşılabilir ve muhteşem şeyleri bir araya getiren dünyada çok az yer vardır. Baş döndürücü bir doğa, ilginç bir tarih, harika bir macera, mükemmel yemekler, şarap ve dünyadaki en heyacan verici vahşi yaşamlardan biri.. Güney Afrika’daki Cape Town bunların hepsine sahip olabilen nadir yerlerden. Burada neden en iyi şehir olarak Cape Town’ı seçtiğimin ve neden şimdi oraya gitmek için hemen bir bilet alman gerektiğini anlattım. Hemen olmasa bile en azından bu makaleyi okuduktan hemen sonra olabilir.
BAŞ DÖNDÜRÜCÜ DOĞA
Cape Town’ın içinde veya çevresindeki neredeyse her yerde muhteşem Table Mountain dağlarını görebilirsin. 1100 metre yüksekliğindeki tepe, şehir çevresindeki ufuk çizgisine, hiç şüphesiz Cape Town’ın en bilinen şehir simgesine tepeden bakmaktadır. Eğer yerden ufuk çizgisine bakmaktan yorulduysan, manzarayı yukarıdan farklı bir perspektifle bakmak için dağlara tırmanabilirsin. Teleferiğe binerek havada süzülmenin tadını çıkarabilir ya da tepeye doğru çıkan 3-10 km arasında değişen farklı yolları deneyerek de tepeye yürüyebilirsin.
Table Mountain dağlarının tam karşısında deniz seviyesinden 670 metre yükseklikte bulunan Lion Head dağı yer almaktadır. Tepeye doğru yapılan 5 km’lik bir yürüyüş çok az terleterek çok güzel manzaralar sunmaktadır. Daha fazla adrenalin mi istiyorsun? İki kişilik bir paraşüt uçuşu ayarlayabilir ve şehrin üzerinde sahillerden şehir merkezine kadar havada süzülerek gezebilirsin.
ZENGİN VE TOY BİR TARİH
Güney Afrika’nın en ünlü insan hakları aktivisti ve eski devlet başkanı Nelson Mandela’nın cezaevinde kaldığı yer olan Robben adası mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Hollandalılar tarafından suçlular için cezaevi olarak kullanılan Roben Adası, Apartheid (Irkçılık) dönemi Güney-Afrika hükümetine muhalif, sivil ve politik aktivistlerin tutulması için kullanılırdı. Cezaevi yerleşkesinin içinde yürürken, Mandela’nın 18 yıl boyunca yattığı hücreyi görebilirsiniz. Yerleşkenin dışında yürümek ise, size erişimden uzak, Cape Town’ın simgesel ufuk çizgisinin manzarasını sunmaktadır.
Şehir merkezine geri döndükten sonra, District Six bölgesinde bir zamanlar şehrin ruhu olan zorlukları ve sıkıntıları görebilirsiniz. Bu bölgede pek bir şey bulunmazken, burası bir zamanlar 60.000’den fazla tüccar ve mülteciye ev sahipliği yapan ve gelişen bir bölgeydi. Apartheid kanunları altında, District Six (6.bölge) sadece beyazların yaşadığı bir bölgeye dönüştürüldü ve burada yaşayan birçok aile 1968’de zorla evlerinden edildi ve 25 km uzaklıktaki Cape Flats bölgesine yeniden yerleştirildi. 1968’de kendileri buradan zorla gönderilen rehberlerle boş olan bölgeyi gezintiye çıkmak, yıllar boyunca şehirde yaşamın nasıl olduğuna dair gerçek ve açık bir bakış sunuyor. Geçmişte bölgede yaşamın nasıl olduğuna dair daha fazla bilgi edinmek için District Six Müzesi’ni gezmeyi unutma.
MACERA HER YERDE
Macera, bu şehrin DNA’sının bir parçası. Tek bir gün içinde sörf yapabilir, doğa yürüyüşüne çıkabilir ve paraşütle atlayış yapabilirsin. Eğer gerçekten çok cesursan beyaz köpekbalıklarının bulunduğu okyanusta kafesle dalış yapabilirsin. Birkenhead Yarımadası’na yolculuğa çık, orada sana gezegendeki en büyük deniz avcılarını güvenli bir şekilde göstermek isteyecek birçok firma bulacaksın. GoPro’nu yanında al – fakat selfie çubuğun varsa dikkatli ol.
Büyük Beyaz Köpekbalıkları ile kafes dalışı yapmak yeterli gelmezse, listende bulunan isteklerini gerçekleştirmen için fırsat bulacağın Tsitsikamma Ulusal Park’ıyla devam et. Bloukrans Köprüsü’nden, dünyadaki en yüksek 4. bungee jumping yerinde mutlaka bungee jumping yap, daha sonra parkta biraz kano kullan, scuba diving (su altı dalışı) yap ya da dağ bisikleti sür.
BİRİNCİ SINIF ŞARAP VE YEMEK
Garden Route sahili sıradışı bir yemek yemek ve mükemmel bir şarap içmek için en güzel ve en ideal yerlerden biri olarak gösterilebilir. Ve şehirden sahile ulaşmak oldukça kolay. Sahil boyunca güzel kumsal manzaraları, etkileyici göller ve muhteşem çiftlik bölgeleri bulunmakta ve harika bir karayolu seyahati imkanı sunmaktadır. Stellenbosch, Constantia ve Paarl gibi kasabaları da içeren Güney Afrika’nın en iyi üzüm bağlarını burada bulacaksınız.
Hem birinci sınıf hem sıradan bir yemek yemek, haftasonu yerel satıcıların olduğu hareketli çarşıyı gezmek ve kafan büyüklüğündeki yengeçler yemek için Hout Bay Market(Çarşı)’a kısa bir yolculuk yap. Orada dükkanlarda satılan, brai (bir Güney Afrika barbeküsü) üzerinde canlı pişirilen etleri , tütsülenmiş biltong (kurutulmuş et), ateşte pişirilen pizzalar, kocaman midyeler (daha fazlası) ve diğer taze deniz yemeklerini, sınırsız çeşitte bulacaksınız. Yerli esnaf tarafından satılan sanatsal eserler, giysiler ve mücevher ile bura uğrak bir alışveriş mekanı.
THE BIG 5’I ÇOK YAKINDAN GÖREBİLME İMKANI
The Garden Route Game Lodge bölgesinin ünlü ‘Big 5’ safarisini gerçekleştirmek için mükemmel bir yer:Afrika aslanı, Afrika fili, Cape bufalosu, Afrika leoparı ve gergedanları görme şansı yakalayabilirsin. Arkası açık bir Land Rover jipe atla, dürbünlerini ve kameralarını güzel bir günbatımı safarisi için yanına al. Eğer özellikle orada geceleyip, aslanların ve diğer büyük avcıların en hareketli olduğu erken saatleri değerledirirsen, sabah gerçekleşen safariler de harika geçebilir.
Yetmedi mi? Vahşi hayvanların yaşadığı De Hoop bölgesi, vahşi yaşamı keşfetme maceranızı sürdürmek için harika bir yer. Bu özel vahşi hayat bölgesi, sırt çantalı gezilerin yapıldığı, balinaların görülebildiği sahillere sahip uğrak bir yer olan ünlü Whale Trail bölgesinin yanında bulunuyor.
En iyisi, vahşi hayatın (avcıların olmadığı) çevrelediği bölgede bir ya da iki gece kal. Ama babunlara da dikkat etmeyi unutma.
Hepsi kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyor ama gerçek. En iyisi yola çık ve bu güzel şeyleri kendin gör.